Hiç bir film repliği bu kadar dikkatimi çekmemişti

Eski kasa bir SUV. Otantik bir 4X4. Yaşı 20’den büyüktür. Ama sapasağlam. En azından öyle görünüyor.

Netflix’te yayınlanan Maid adlı dizinin temizlikçilik yapan esas kızı ‘400 dolar veririm buna’ diyor.

Satıcı ‘Tamam’ yanıtını veriyor ve esas kız arabayı alıyor.

Belma Toprak
Belma Toprak Sönmezler

Algıda seçicilik. Son zamanlarda hiçbir film repliği bu kadar dikkatimi çekmemişti. Bir de esas kıza, yine temizlikçilik yapan hispanik kadın göçmenin söylediği şu cümle: “Yetişkin bir insanın nasıl arabası olmaz?”

Esas kız hepi topu 400 dolara tank gibi bir araba alıyor. Türkiye’de aynı araç için 4 lastik alamayız o paraya. Bir haber vardı geçenlerde hatırlarsanız. Kaza sonrası artık perte çıkmış aracı için 45 bin lira istiyordu biri.

Son derece sıradan bir otomobile tonla para verirken, elbette kutsallık atfedersin o araca. Bakın sadece geçen haftadan aşağıdaki başlıklar:

‘Aracının kusurlarını söyleyen ekpertizi bıçakladı.’

‘Park ettiği aracı çizildi diye kapıcıyı öldürdü.’ (Bu arada arabayı çizen apartman görevlisi değil, görevlinin suçu aracın başında nöbet tutmaması herhalde).

‘Budanan ağacın dalları araca gelmesin diye kendini siper etti.’

Fiyatların zıplamasının zaman içinde böyle bir etkisini bekliyordum ama bu kadar da erken değil. Otomobil sahipliği beklediğimden de önce bir ‘fetiş’ aracı olma yolunda hızla ilerliyor. Hem de ölümüne, öldürmesine…

Aman ben de ne diyorum! Elbette üzerinde tartışmaya bile gerek olmayan bir konu şu: 24 milyon 144 bin adetlik araç parkının 13 milyon 99 bini otomobil olan, 84 milyon nüfuslu (58 milyonu yetişkin), 39 milyon haneli Türkiye ‘herkeslerden’ çok daha iyi durumda (!)

‘Her evde araba var, kapıcısında araba var.’

Bir kere artık kapıcı kelimesini kullanmıyoruz. Görevli diyoruz bu meslek grubuna. İlk cümledeki ‘artık’ zarfı, şimdiden sonra anlamını taşımıyor. Epeydir ‘görevli’ diyoruz. Mesela bizim görevlimiz, kapıcı diyenlere servis bile yapmıyor. O kadar da hassaslar bu konuda haklı olarak. Burada bir parantez açıp, yazının bundan sonrasında kapıcı kelimesi yerine ‘görevli’ diyeceğimi belirtmek istiyorum.

Netflix dizisi Maid’de 400 dolara araç satın alınabildiği ancak biz Türkleri şaşırtıyor.

Gerçekten var mı bütün görevlilerin arabası?

Bu soruya ‘evet’ demenin nasıl sağlaması yoksa, ‘hayır’ demenin de yok. Ben de bu konuda yine tek kişilik dev bir ankete başvurdum. Yani kendime…

Bizim binada son 10 yılda, 5 kez görevli değiştirdik. Bize de görevli mi dayanmıyor ne! Bu beş görevliden sadece birinin arabası vardı. O da Şahin. Her gün garajda arabasını siler, temizler, bir şeyler yapardı. Başka bir lüks markanın logosunu da taktırmıştı arabasına. Aracın direksiyonuna oturduğunda -sonu benzemesin- James Dean’miş gibi gibi bir havaya girerdi. Tip olarak değil tabii…

Yan bloktaki görevlimizin bir Hyundai Accent’i var. Aynı blokta bir de dairesi var. Aynı zamanda da yönetici. Yok yok yanlış anlamadınız. Hem bloğun görevlisi, hem sakini, hem yöneticisi. Bi de Hyundai’si var dediğim gibi.

Bu da bir şey mi? Bizim Mimaroba Mahallesi görevlileri, araç sahipliğinden azade aslında başlı başına bir haber konusu. Mesela bizim mahalle muhtarının halen eski mesleğini de sürdüren bir görevli olduğuna dikkat çekerim. Seçim propagandası döneminde semtimizin tüm görevlilerinin epey bir uzun konvoy yapmışlığı var. Konvoydaki araçların hepsinin sahibi görevliler miydi bilmiyorum… Gayet de mütevazı araçlardı.

Sonuç itibariyle tek kişilik dev anket ordusu pek bir sonuca varamıyor bu konuda. Görevlilerin hepsinde araba var mı bilemiyoruz ama herkeste, her evde olmadığı kesin.

Ülkede ‘Yetişkin herkesin bir arabası olmamasını’ şaşkınlıkla karşılayacağımız bir dönemi yaşarız bir gün umarım…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.