Otomobilde eskiye dönüş

Yaşım 20’lere yaklaştığı yıllardan itibaren hep bir araba sahibi olmak istedim. Arabaları bildiğimden veya araba kullanmayı çok sevdiğimden değil. İstediğim yere, istediğim zamanda, hiç kimseye ve hiçbir toplu taşımaya mecbur kalmadan gidebilmenin vereceği özgürlük hissi yüzünden.

Belma Toprak
Belma Toprak Sönmezler

Nihayet 20’lerimin ortalarında bu planımı (Hayal değil plan. Otomobil almak bir hayal değil plan olmalı çünkü) hayata geçirdikten sonra hep yeni otomobil listelerinde ve fiyatlarında oldu dikkatim. Yeni ne var, acaba şunu alabilir miyim, buna param yeter mi? Otomotiv gazeteciliği yapmaya başladıktan sonra da bu doğal bir süreç oldu zaten…

Bugün geldiğimiz noktada ne yazık ki ‘yıllarca süren dikkatim’ tamamen dağılmış durumda. Matrah düzenlemesine ilişkin haberler bile heyecan yaratmadı bende. Birkaç ay önce ODD Başkanı Ali Haydar Bozkurt’un bir cümlesi bire bir bu durumumu yansıtıyor aslında: “Otomobil almak için bu kadar emek ve çaba harcanmamalı.” Ben bu cümleye ayrıca ‘bu kadar da para harcanmamalı ifadesini’  eklemek istiyorum. Bugünün dünyasında lüks sınıfına girmeyen hiçbir ürüne ulaşmak bu kadar zor olmamalı; bu kadar emek, çaba ve paraya gerek olmamalı…

Bu arada itiraf ediyorum. Yakın geçmişte otomotiv pazarıyla ilgili yanlış bir tespit yapmış, yanlış bir teşhiste bulunmuşum. Yazdığım birkaç yazıda otomotivin artık ekonominin öncü göstergesi olmadığını, marjinal bir arz-talep yapısını barındırdığını savunmuştum.

Ne büyük yanılgıymış benim açımdan!

Bilakis; öylesine bir öncü göstergeymiş ki, gösterdiği yön de epey eski bir zamanda kaldığı için anlayamamışım…

Vizyonsuzluk mu? Öngörüsüzlük mü? Şaşkın ördeklik mi?

D şıkkı diyorum: Hepsi…

İki yıl önce 230 bin liraya araba mı olur deyip almadığı modelin fiyatının milyona dayandığını gören birinin, yani benim öngörülerimi tartışmayalım lütfen (!)

  • Piyasada (çeşitli nedenlerle) arz sorunu.
  • Bir türlü arz ile buluşamayan talep
  • Aylarca sıra beklemek
  • Sıranız geldiğinde ne kadar ödeyeceğinizi bile bilememek
  • Ortalama bir ev fiyatını bulan araba fiyatları
  • Araba almak için tanıdık birilerini araya sokmak
  • Yatırım aracı olarak görmek ve kısa bir süre sonra aldığın fiyatın üzerinde fiyata satabileceğini bilmek
  • Fiyatı artıran ekipmanın daha azını veya daha fazlasını istemek
  • Otomobil almayı kolaylaştıracak finansal seçeneğin olmaması
  • Otomobil satanların hem sıfırda hem ikinci elde yüksek kâr marjı
  • İkinci elde inanılmayacak kadar yüksek fiyatlar

Yaşı tutanlara ne hatırlatıyor bu maddeler?

Bingo!

80’li, 90’lı yıllar değil mi?

Otomotiv pazarı açısından (otomotiv sanayi değil) başladığımız noktaya döndüğümüzün resmidir bu.

Bugünden tek farkı o günün adetleriyle bugünün adetleri arasında dağlar kadar fark olması. Ama seçenek var mı? Sadece kağıt üzerinde evet, fiziki olarak hayır. Paran da olsa neredeyse eskisi kadar zor otomobile ulaşmak. Matrah güncellemesi yapıldığı gün piyasada olacağını sandığımız otomobillerin hemen hepsi eşe, dosta, tanıdığa, akrabaya, galeriye satılmış olur zaten…

Piyasada 400’e yakın model-versiyonun satıldığı, markete gider gibi araba alıp çıktığımız günler çok da eski zamanlar değil.

Sadece birkaç yıl öncesinde kaldı…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.