Segmentlerin değil kastların olduğu otomotiv piyasası hayırlı olsun

ÖTV artışıyla ilgili yazılanların, konuşulanların üzerine daha fazla ne eklenebilir ki?

Kendi adıma tenzili rütbeye uğramış, aşağılanmış hissediyorum.

Etiket fiyatı çok yüksek olan lüks bir otomobil alma (neye göre lüks, kime göre lüks bu da tartışılabilir) hedef, plan ve daha da önemlisi hayalim pek olmadı. Ama hani şu otomobil reklamlarında üzerinde durulan ‘modern şehirli aileler’ için olduğu lanse edilen kompakt otomobillere hep göz kırptım. Göz kırpabildim… Hedef koydum, plan yaptım, hayal kurdum. Platonik aşklarımı, göz kırpmayla başlayan somut bir aşka dönüştürebilme gücümün olduğunu düşünürdüm hep.

Bugün geldiğimiz noktada o güç tükendi. Çünkü biliyorum ki, güvenlik ve konfora -lükse değil- yönelik minik bir teknolojik donanım bile beni vergi diliminin öbür yanına savuracak. Bu da artı binlerce lira anlamına geliyor. Vergi affı bekleyen esnaf gibi geçici vergi indirimleri kovalayacağız artık.

Otomotiv teknolojilerindeki demokratikleşme son 10-15 yılın tüketici lehindeki en olumlu gelişmesiydi. Bundan Türkiye’deki tüketiciler de fazlasıyla yararlandı. Ancak artık lokal anlamda bir dönemin sonu diyebiliriz. Bu fiyatlarla yerli tüketicinin büyük bir bölümü için bir şasi, bir motor ve dört lastik yeterli olacak (!) O bile zor ya…

Üst modeller için epey bir paralı sınıftan olmanız gerekiyor maalesef.

Sınıf demişken;

Bence bu fiyatlarla birlikte otomobil satılamaması en büyük risk değil. En büyük risk, orta sınıfın otomotiv piyasasından çekilmek zorunda kalması ve yüksek vergili fiyatları ödeyebilenlerin oluşturacağı yeni bir sınıftır.

Trafik kast sisteminin en üstündeki sınıf…

Bu vergi yükü bu düzeyde devam ettiği sürece çok değil 10 yıl içinde otomotiv pazarında otomobil segmentlerini değil de o otomobilleri satın alanların oluşturduğu sınıfları fazlasıyla göreceğiz. Bu araba kullanma davranış kalıplarına yansıyacak. ‘Bu yollar benim, sen çık aradan’ tavırları… Bugün de var elbette böyleleri. Daha da çok olacak.

E o kadar para vermişler buna hakları var değil mi!

Bugün Türk otomotiv piyasasındaki bütün sayılar gerçektir, ama bana göre tamamen makyajlı bir gerçektir. Oksimoron bir cümle. Ama doğru. Dünya ekonomileri, dolayısıyla da dünya otomotivi tarihinin en zor yılını yaşıyor. Buna karşılık rekor üzerine rekor kıran bir iç piyasa.

Satışa yönelik her bir sayı gerçek, ama onu satın alanlar gerçek hayatın bir parçası değilmiş gibi… Galerideki ikinci el yeni otomobile liste fiyatının çok üzerinde para veren gerçek müşteri olabilir mi? Veya elindeki malı hemen galeriye boşaltan yetkili satıcıya gerçek satıcı denilebilir mi?

Makyajlı alıcı ve satıcı kitlesi… Yeni ÖTV artışını tetikleyen de işte bu kitle oldu. İhtiyaca yönelik ve zorunluluktan satın alanları tenzih ediyorum bu arada.

Makyajlanmış istatistik açlık demektir.

İroni değil. Kelimenin tam anlamıyla, gerçek bir açlıktır. Açlıktan ağaç kabuğu kemirmektir…

1930’lu yıllarda Stalin’in Sovyet Rusya’sında, 1950’lerin sonunda Mao’nun Çin’inde milyonlarca insanın kıtlık nedeniyle açlıktan ölmesinde en büyük pay şişirilmiş gıda istatistikleridir.

Bizim otomotiv piyasasındaki makyajlı müşteri açlığa neden olmaz belki ama son 20 yıldır nakış gibi örülen, istikrarı yakalayan otomotiv sektörünün kimliğini tamamen değiştirir. Sektör alt üst olur, orta sınıf müşteri minimuma iner, marjinal müşteri piyasanın büyük bölümünü kaplar.

Bu kadar çok sayıda marjinal müşterinin sürekliliği olabilir mi? Onu zaman gösterecek.

Otomobil segmentlerinin değil, kastların olduğu bir otomotiv piyasası hayırlı olsun!

Alıcısı, satıcısı, üreticisi, bürokratı, politikacısı… Hep birlikte yarattık bu piyasayı.

Eserimizle övünebiliriz…

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.