Renault ve Devlet

 

Yıl 2010…

Dönemin Fransa Sanayi Bakanı Christian Estrosi, parlamentoda bas bas bağırıyor: “Clio 4’ün Türkiye’de üretilmesine izin vermeyeceğiz. Bunu, hükümet adına söylüyorum.”

Sarkozy, Cumhurbaşkanı. Hatırlarsınız, Türkiye’ye karşı çok özel bir muhabbeti var (!)

 

Fransa hükümeti, Renault’daki yüzde 15 hissesine ve ekonomik kriz nedeniyle şirkete sağlanan 3 milyar Euro’luk kaynağa güvenerek bu çıkışı yapıyordu belli ki… Basın ve özellikle sendikaların ‘istihdam’ yaygarası da malum.

Estrosi de biliyor büyük ihtimal, gelişmiş bir dünyada global olarak adlandırılan şirketler hükümetlerden emir almaz. Alırmış gibi yapar, ama yapmaz. O şirketler güçlerini sadece anavatanlarından almaz. Hükümetin isteklerine boyun eğermiş gibi yapar, ama topu taca atar.

Tıpkı Renault gibi.

O dönemdeki Renault yöneticileriyle hükümet yetkilileri arasındaki sayısız görüşmeden sonra bugün geldiğimiz noktada Clio 4’ün yüzde 70’i Türkiye’de üretiliyor. Fransız yetkilileri ne yapıyor? Peki Sarkozy? 

Dönelim bugüne…

Bu kez konuşan Fransa Ekonomi Bakanı Michel Sapin.

Bugünkü konunun ‘şimdilik’Türkiye’yle hiçbir ilgisi yok. Ama uzun vadede Renault’nun Türkiye’deki yatırım kararlarında etkisi olabilir.

“Devlet, Fransa’nın çıkarlarını, dolayısıyla da Fransız vatandaşlarının çıkarlarını korumak zorundadır. Devlet Renault’da mevcuttur, bu durumu da sürdürecektir. Amacımız Renault’yu yönetmek değil, etkinliğimizi hissettirmek” diyor demecinde Fransız Bakan…  

 

Florange yasası çıkarıldı

Konu, Fransız hükümetinin geçen yıl çıkarılan ve bir şirkette iki yıldan fazla süredir hisse sahibi olan yatırımcılara ‘çifte oy’ hakkı tanıyan Florange Yasası'na dayanarak Renault’daki payını artırmak istemesi, dolayısıyla da şirketteki kontrolü ele almak istemesi.

Fransa hükümeti, Renault’daki ‘çifte oy’ hakkını sağlama almayı, şirketteki ağırlığını korumayı, yüzde 15’lik hissesini yüzde 20-25 düzeyine çıkarmak istiyor. Bunun için de 1.2 milyar Euro’yu gözden çıkarmış durumda. Ancak Renault hissedarları buna karşı çıkıyor ve ‘çoklu oy hakkı’nın, hissedarların çoğunluk kararına bağlı olduğunu düşünüyorlar.  

Ghosn’dan ‘olağanüstü’ toplantı

Konunun basına yansıdığı 8 Nisan’dan  bu yana Fransızcamın yettiği ölçüde Fransız basınını izlemeye çalışıyorum. Satır aralarında Renault’nun ‘biat ettiğinin’ sinyali olabilecek ifadeleri araştırıyorum.

Bilakis…

Şirket tarafında, pek havlu atma niyeti yok gibi görünüyor. Henüz kavga yok ama tansiyon yükselebilir. İşte ilk işaret:

Renault-Nissan CEO’su Carlos Ghosn, 16 Nisan’da hükümetin bu kararına tepki olarak yönetim kurulunu olağanüstü topladı. Bu adımın, ortamı yatıştırmak için mi yapıldığı yoksa Renault’nun bir karşı atağı mı olduğu tartışılıyor. Ancak gelen sinyaller yatıştırmaktan çok hükümete karşı ‘ayak direme’ olduğunu gösteriyor. Toplantının gündem maddesinin ortaklık yapısındaki değişiklikler ve Renault-Nissan İttifakı’na ilişkin sonuçların değerlendirilmesi olarak yansıdı. Gerçekte ise Florange Yasası'na dayanarak hükümetin çifte oy hakkını artırmak istemesi tartışıldı.

Renault’ya göre, devletin şirketteki payının artması, 1999 yılından bu yana başarıyla ‘ilmik ilmik’ işlenen Renault-Nissan İttifakı’nın dengesini bozacak nitelikte.

Şirket yönetimi de bu dengenin korunmasını istiyor. Nissan’ın Renault’daki payı tıpkı devletin olduğu gibi yüzde 15 ve son operasyon gerçekleşirse Nissan’ın Renault içindeki rolü azalacak.

Devlet bu konuda ısrarlı olursa, Nissan’ın oy hakkını artırmak ve İttifak’taki dengeyi korumak için harekete geçebileceği belirtiliyor.

Carlos Ghosn tarafından yönetilen Japon şirket, hükümeti bloke etmek için oy hakkını yeniden işler hale getirmek isteyebilir. Renault’nun da Nissan’daki payını yüzde 40’ın altına çekebileceği konuşuluyor. Ancak “Bu bir savaş ilanı anlamına da gelebilir” diyor bir yönetici.

Fransız hükümeti ise bu dengenin bozulmayacağını ‘garanti’ ediyor.

 

Gözler 30 Nisan’da

Şirket yönetiminin iki şirket arasındaki ‘denge’ konusunda haklılık payı yüksek. 1999 yılından bu yana İttifak’ın devamlılığı ve başarısı ‘bu sağlam denge’ üzerine kurulmuş durumda. Renault ve Nissan arasındaki ‘partnerlik’ ilişkisinin sağlamlığı, ittifakın başarısını açıklayan en önemli unsur olarak kabul ediliyor.

Nissan’ın Renault’ta yüzde 15; Renault’nun Nissan’da yüzde 44.3 payı bulunuyor. Her iki şirketin kurduğu Renault–Nissan İttifakı’nda ise yüzde 50-50 ortaklar. Nissan’ın borsa değeri 34 milyar Euro, Renault’nun ise 12.7 milyar Euro düzeyinde. Nissan yılda 4 milyon adet araç üretirken, Renault’nun üretimi 2.6 milyon adet.

Peki şimdi ne olacak?

Gözler 30 Nisan’a çevrilmiş durumda. Son sözü kimin söyleyeceği bu tarihte belli olacak. Şirket yönetim yapısıyla ilgili bir oylama yapılacak ve bu oylamada iki yıldan fazla süredir elinde hisse bulunduran yatırımcıların bir oyunun iki oy sayılıp sayılamayacağına karar verilecek. Devlet, oylamada diğer ortakların da oyunu almak istiyor.

Jakoben Fransa, jakoben Türkiye

Fransa devleti jakobendir… Türkiye de öyle. Devlet devlet içindir. Devletin merkezinde yine devlet vardır, birey değil. Birinci amacı bireyi değil, devleti korumaktır. Bunu, resmi görüşü ne olursa olsun yapar. Safkan bir laiklikte de, muhafazakar görüşte de. Bu iki ülkenin ‘devlet’ refleksleri de birbirine benzer. Ama iki devlet arasında çok büyük bir fark vardır. Fransa’da güçlü devletin yanında bireyler de şirketler de güçlüdür. Hem de devlet kadar. Bu nedenleri çok uzuuuuun hikaye…

Aynı şey Türkiye’de olsa…

Sözgelimi Türkiye’de devlet çıksa, ‘senin şirketinin şüzde 20’sine, 50’sine, 100’ünü istiyorum’ dese ,- hem de parasız – kim itiraz edebilir ki? İtiraz etse bile kim itirazını dile getirebilir ki?

Bir de tersinden soralım. Devlet çıktı tiko para verdi – vermez ya- ve şirketinize ortak olmak istedi. Kim hayır demek ister ki?

Mesela yerli otomobili de devlet para koyup üretse, yanına özelden birilerini alsa ne iyi olur değil mi (!)

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.