Gözleri yok dünya malında…

Deneyi önce 11’inci yaşını gelecek mart ayında bitirecek olan kızım üzerinde uyguladım kendimce.

Yaşının ve diğer tüm koşulların uygun olduğu varsayımından hareketle, “Şu anda bir otomobilin mi olsun isterdin, yoksa süper akıllı bir cep telefonun mu? diye sordum.

Yanıtı ‘otomobil’ oldu.

Hımmm! Aradığım yanıt bu değildi ama.

Hemen ardından bitirici cümle geldi:

“Otomobil daha pahalı. O otomobili satıp iPhone6S Plus ve yeni çıkan iPad’lerden alırdım.”

Satılan otomobilin parasıyla telefon ve tablet aldıktan sonra kalanıyla ne yapmak istediğini sormadım.

Paranın kalanıyla ilgilenmiyordu muhtemelen.

Verdiği yanıt da zaten beklentilerimin ötesinde oldu. ‘Cep telefonu’ deme ihtimali vardı ama otomobili de bu kadar snobe etmesi gerekiyor muydu?

Kızımın yanıtlarının istatistik bilimine ne kadar uyduğu ya da yaşı itibariyle muhakeme yetisinin trendlerin oluşmasına ne kadar katkı sağlayabileceği tartışmalı tabii…

Gelmek istediğim nokta dünyanın en büyük filo kiralama şirketi LeasePlan’in global düzeyde yayınlanan ve 17 ülkede gerçekleştirilen uzun dönem araç kiralama sürücüleri anketi… Birçok konuda ilginç soruların bulunduğu ankette benim özellikle bir soru ve ona verilen yanıt ilgimi fazlasıyla çekti. “Sizin için hangisi daha önemlidir: Otomobiliniz mi cep telefonunuz mu?” diye soruluyor LeasePlan anketinde. Anketi yanıtlayan otomobil kullanıcılarının yüzde 53’ü’ ‘Otomobil, cep telefonundan daha önemlidir’ yanıtını veriyor. Yüzde 34 ise ‘Seçim yapamam, ikisi de eşit oranda’ derken, yüzde 7’lik kısım ise “Cep telefonunu otomobinden daha önemli gördüğünü’ belirtiyor. Yüzde 6’sı ise ‘Bilmiyorum’ yanıtını veriyor. Benim en fazla dikkatimi çeken ‘cep telefonu’ diyen işte bu yüzde 7…

‘Otomobilim önemli’ diyen yüzde 53’ün neredeyse tamamının eski kuşaklardan oluşması şaşırtıcı değil. Hem de taa soğuk savaş döneminden, yani 1946-1964 yılları arasında doğanlardan. ‘Otomobilim daha önemli’diyenler arasında benim de dahil olduğum X kuşağı da var, Y kuşağı da… Ama daha az oranda. Ama o Y kuşağı var ya, Y kuşağı… Türkiye’ye denk düşen kısmı için ben Gezi diyeyim, siz anlayın … ‘Cep telefonum daha önemli’ diyen yüzde 7’nin büyük bölümünü onlar oluşturuyor. Yüzde 7 şu anda küçük bir oran gibi dursa da aslında ‘otomobil sahipliği’ açısından geleceğe dönük önemli işaretleri veriyor. Amacım, son dönemin bıktırıcı ‘kuşak’ temalı yazılardan birine bir yazı daha eklemek değil. Sadece yeni nesillerin otomobillere bakış açısını anlayabilmek ve anladıklarımı anlatabilmek…

1982 ile 1999 arasında doğanların büyük çoğunluğu için, yani Y’ler için otomobil sahipliği hiç önemli değil. Bu trendi şimdilik Türkiye’ye adapte etmek zor. Ama dünyada artık çok ciddi bir paradigma değişikliği olduğunu da kabul etmek gerekiyor. Sadece otomobil için değil, her şey için. Yeni neslin, herhangi bir şeye sahip olmak, satın almak umurlarında değil. ‘İhtiyacım olduğum sürede kullanırım yeterli, o mal benim olmak zorunda değil’ diyor birçoğu… Tabii bu otomobil satışlarının azalacağı anlamına gelmiyor. Sadece mülkiyet değişikliği söz konusu…

Son dönemin dikkat çeken gelişmelerinden biri de ehliyet alma iştahındaki azalma. ‘Ayaklarım yerden kesilsin yeter’ diyorlar. Bu ayaklarını yerden kesen otomobil de olabilir, otobüs de, tren de, metro da… O esnada da akıllı telefonlar sayesinde ‘iletişim’ kesilmesin yeter ki… Mesela ABD’de 18 yaşına gelmiş nüfusun üçte biri ehliyet için başvurmuyormuş bile. Ki Amerika için araç sahibi olmak çok önemli malum. Hem de araç sahibi olmanın nispeten çok kolay olduğu bir ülke. İngiltere’de 3.3 milyon uzun dönemli kiralanmış aracın 800 bini bireylerdeymiş. Yani artık bireyler de şirketler gibi otomobil sahipliğinden uzaklaşmaya başlamış durumda.

Başka bir sektörden bir örnek vermek gerekirse, kısa dönemli online ev kiralama ve rezervasyon sistemi Airbnb’nin değeri 7 yılda 24 milyar dolara çıkmış durumda. Yerleşik sistem olarak kabul edebileceğimiz 1919 doğumlu Hilton zinciri 27 milyar dolar değerinde…

X kuşağının bir üyesi olarak son dönemde kaotik şehir şartlarında otomobilimin bana bile nasıl yük gibi göründüğü aklıma geldi. Ve de otomobilimle bir yere gitmediğim zamanlarda nasıl kuş gibi hafif hissettiğim… Ve de otomobilimi ailemle ve kendimle geçirdiğim özel zamanlarda kullanmayı daha çok sevmeye başladığım… Ve de onunla onsuz da asla olmaz diye sık sık söylendiğim…

Peki bir de Z kuşağı biraz daha büyüdüğünde ne olacak? Dünya malında zerre kadar gözleri olmayacak gibi görünüyor…

Bir anlamda anne ve babalarının otomobillerini aşırmak, onunla caddelerde 3-4 tur atıp hava basmak tarihe karışacak galiba…

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.