Lüküs hayat

‘Ama bunun camını açmak için kolu çevirmek gerekiyor’ diye seslenmişti kızım aracın arka koltuğundan bir keresinde…  Daha 6 yaşındaydı o zaman. Mütevazı bir test aracıydı bendeki…

Lükse alışmak kolaydır. Tabi bunlar küçük, mini minnacık lüksler. Bir de milyon dolarlık lüksler var. Amacını kat be kat aşıp, araç değil ‘amaç’ olarak yollara çıkanlar…

Empati yapmak zor hem de çok zor, hatta normal şartlarda mümkün bile değil…  Bir otomobile 2.5 milyon dolar (bunu Türkiye’de ikiyle çarpın) verebilmek nasıl bir duygudur acaba? İnsanın kaç parası olunca o parayı verebilir ki?

Tek tesellim, çıkarın dünya nüfusundan 50 bin kişiyi, benimle birlikte 6 milyar 999 milyon 950 bin kişinin de aynı empatiyi yapamayacak olması… Zira dünya genelinde her yıl süper diye adlandırdığımız otomobillerin müşteri sayısı bu kadar.

Mutsuz çoğunluk, mutlu azınlığa karşı…

Kendim için zenginlik konusunda hep şunu derim: ‘Ufkum geniş, hayallerim dar.’ Türkçesi param olsa da bir otomobile o kadar verir miyim ben? –Vermez miyim acaba? Verir miyim yoksa!-

Dünya genelinde geçen yıl yaklaşık 65 milyon binek otomobil satıldı. Bunun 10 milyondan daha az bir bölümü premium sınıfta. Lüks otomobil müşterilerinin yaklaşık 50 bininin hayalleri de galaksiyi bile aşıp geçiyor. Bizim bu tarafta kısaca ütopya diyoruz biz buna…

Milyon dolarlık otomobiller son Cenevre Fuarı’nda yine nasıl da kasım kasım kasıldılar podyumda…

Peki böylesine bir gösterinin karşılığı var mı?

Elbette var. Hem de fazlasıyla…  

2008 global ekonomik kriziyle birlikte dünyanın dört bir yanında mütevazı hale gelen hayallerin yine palazlandığının resmidir bu. O dönemden sonraki birkaç yılda tenhalaşan Dubai, Monte Carlo, Zurich vs caddelerindeki, lüks ve ultra lüks otomobillerin son 2-3 yıldır kaydettiği yükselişin kanıtıdır… Başka caddelere doğru evrildiğinin de…

Mesela Pekin’deki Jinbao Caddesi.

Evet Çin… Geçen yıl 19.7 milyon binek otomobil satışıyla ilk sırada yer alan Çin, lüks otomobil satışlarında da liderliğe koşuyor.

HER ŞEY ÇİN İÇİN

McKinsey&Co’nun bir araştırmasına göre, premium araç pazarının lideri de 2020 yılında Çin olacak. 2002 yılında ABD’de premium segmentte 1 milyon 670 bin otomobil satıldı. İkinci sıradaki Almanya’da 1 milyon 17 bin, İngiltere’de 436 bin lüks araç satıldı. O tarihte 57 bin adet satışla 14. sırada bulunan Çin, 10 yılda inanılmaz bir atakta bulundu ve ikinci sıraya yükseldi. 2012 yılında ABD’de premium araç satışları 10 yıl önceki gibiydi. Yani 1 milyon 700 bin civarında. 2002’de 57 bin lüks aracın satıldığı Çin 13 basamak birden yükseldi ve 2012 yılında 1 milyon 246 bine yükseldi. MçKinsey&Co’nun öngörüsüne göre 2020 yılında Çin 3 milyon lüks araçla birincilik koltuğuna oturacak. ABD 2 milyon 327 bin ile ikinci, Almanya 1 milyon 67 bin adet ile üçüncü sırayı alacak. Büyük ihtimalle de 2020’yi bulmayacak bile. 2013 yılında Rolls-Royce yıllık 3 bin 630 adetlik satışının 1.400 adedini, Bentley 10 bin adetlik satışının 2 bin 191 adedini, Ferrari 7 bin adetlik satışının 554 adedini, Porsche 162 binlik satışının 37 bin 400’ünü, Lamborghini 2 bin 121 adet satışının 267’sini Çin’de gerçekleştirdi. 2014 yılında, yani geçen yıl BMW, Mercedes, Audi, Porsche gibi bütün lüks Alman markalarının bu ülkede rekor satış yapması Çin’in birinciliğinin öncü göstergeleri gibi. Bu ülkede lüks otomobilin satışlardan aldığı pay şimdilik yüzde 6. Yani potansiyel çok yüksek.

ORTADOĞU AYRI BİR DÜNYA

Tabii bu arada Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Katar ve Suudi Arabistan ayrı bir konu olarak işlenebilir. Yaklaşık 9.3 milyon nüfuslu BAE’de yılda 200 bin civarında otomobil satılıyor ve bunun yüzde 30’u lüks araç. Rolls-Royce’un en önemli beş pazarından ikisi BAE ve Suudi Arabistan. Bentley, Mulsanne Majestic’i sadece bu bölge için 15 adet üretecek. 5’i Katar’a, 5’i Suudi Arabistan’a ve 5’i BAE’ye gidecek. Bugatti 2.3 milyon Euro’nun son Veyron’unu bu bölgede bir petrol milyarderine sattı. ‘Lüksü’ adeta bir tanıtım malzemesi haline getiren Dubai, polis teşkilatındaki Bugattiler, McLarenlar, Lamborghiniler ile habire şov yapıyor.

TÜRKİYE LÜKS MÜ?

Peki o sırada Türkiye’de neler oluyordu?

Türkiye’de henüz lüksün tanımını pek belli değil. Şöyle ki, bürokrasiye göre hâlâ yüksek motor gücü eşittir lüks otomobil. Yani 1600 cc’nin üzerinde motor gücüne sahip olan bütün otomobiller lüks sınıfa giriyor. Bu vergilendirme sistemine göre geçen yıl Türkiye’de 1600 cc ile 2000 cc arasında 22 bin 536, 2000 cc üzerinde 5 bin 753 otomobil satıldı. İkisinin, 587 bin adetlik otomobil pazarındaki payı sadece yüzde 5. Bunun içinde yüksek motorlu modelleri bulunan tüm markalar var. Renault’nun da yüksek motorlu modelleri var, BMW’nin de, Ferrari’nin de…

Bu hesabın bir de öbür yüzü var. Motor gücü ne olursa olsun ‘premium’ olarak kabul edilen tüm markaların satışlarını alt alta sıraladığımızda 2014 yılı rakamlarına göre 75 bin adedi geçiyor ki bu tarihi bir rekor. Ve herkesin de bildiği gibi, premiumda bu rekoru lüks markaların küçük motor hacmine sahip otomobilleri art arta piyasaya çıkarmaları etkili oldu. Yani göreceli olarak söylersek ‘fakir lüksü’ önemli bir pay aldı… 75 bin adet üzerinden değerlendirirsek, premium markaların toplam pazardan aldığı pay yüzde 13’ü buluyor ki  hiç fena bir oran değil…

Ama…

Bakmayın siz ‘lüks otomobil rekora doymuyor’ laflarına!

Adetsel bazda hâlâ uluslararası alanda lüks otomobilin bebekleriyiz… 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.