Bir devir bitiyor

Devirler bitiyor, devirler başlıyor. 

Farketmediğimiz bir devrin bittiği ve başladığı dönem arasındaki geçiş süreci… 

Son dönemde Türk otomotivi için de böyle bir devir değişim dönemi başladığı hissi fazlasıyla oluştu bende. 

Honda konusu patlamadan önce de vardı bu hissiyat…

Yönetimler değişiyor, yönetim şekilleri değişiyor, bakış açıları değişiyor, sektörden gelişmelere karşı verilen tepkiler değişiyor… 

Honda’nın Şekerpınar fabrikasında Civic Sedan üretimini durduracağı haberi de bu hissiyatı hızlandırmış durumda.

Zam geldi yerine, fiyatı arttı demek mi

‘Civic üretimini durdurma kararı’ diye ısrarla altını çizdim farkındaysanız. Çünkü bu ifadenin fabrikanın kapanmayacağı anlamına gelebileceği yorumları yapılıyor. Yeni bir model mi? Umarım ben yanılıyorumdur ama öyle bir şey olacağını hiç ama hiç sanmıyorum. 

‘Ekmeğe zam gelmedi fiyatı arttı’ demek gibi bir şey bu…  

20 yıldır fabrikanın varlık sebebi olan bir modelden bahsediyoruz. Canı gönülden diliyorum ki başka bir ‘varlık sebebi’ bulunsun… 

Ama dilemekle olmuyor bu işler…

AB ile Japonlar JEFTA’yı imzaladı

Japonya ile AB arasında Temmuz 2018’de imzalanan ve JEFTA olarak tabir edilen ticaret anlaşması geçen Aralık ayında Avrupa Parlamentosu’nda onaylandı. Şubat ayı itibariyle de yürürlüğe girdi. Hassas kabul edilen otomotiv sektöründe piyasalar kademeli bir süreçte açılacak. Bu Japon markaların anavatanında ürettiği otomobilleri yüzde 10 gümrük olmadan Avrupa’ya ihraç edebileceği anlamına geliyor. 

Bu anlaşma sadece İngiltere’yi değil Türkiye’yi de çok ama çok yakından ilgilendiriyor. Brexit’e pirince giderken eldeki bulgurdan da olmayalım. Şair burada ‘İngiltere’den kaçabilecek ağırlıklı Japon yatırımlarının Türkiye’ye gelmesini beklerke,  eldekini de kaçabiliriz’ demek istiyor. Yüzde 10 için ne taktikler dönüyor görüyorsunuz… 

Honda Şekerpınar fabrikası başka bir amaca devşirilebilir mi? Bu yapılabilirliği konusunda yeterli bilgi sahibi olduğum söylenemez. Yapılabilse bile ve üretilen başka bir şey ticari/endüstriyel olarak daha kazançlı olsa bile; otomobil üretmenin toplum üzerindeki ‘psikolojik, sembolik, magazinel ve moral’ etkisi çok başka bir şey… 

Bu arada Türkiye’de Honda kadar büyük bir başarı ve başarısızlık hikayesini aynı anda bünyesinde bulunduran çok az işletme vardır herhalde… 

Yıllarca tek model üretimiyle (2005-2008 yılları arasında Honda City üretildiği dönem hariç); dizele sırtını dayamadan, volüm üretimi yapmadan piyasanın en büyüklerinden biri olma başarısı…

Yine yıllarca 50 bin adetlik kapasite ve bu kapasiteyi bile dolduramama durumu… Bu kapasitenin tamamı sadece 2008 yılında kullanılabildi. Bir de geçen yıl yeni Civic’in dikkat çeken satış performası sayesinde 38 bin adede ulaşıldı. Diğer yıllarda ise 12 bin ile 20 bin adet arasında değişen üretim… Türk otomotiv pazarının rekor üzerine rekor kırdığı yıllardan bahsediyoruz… 

Peki o zaman Honda Motor Avrupa Başkanı Katsushi Inoue’nun 2017 yılında; Honda Türkiye’nin Gebze fabrikasının 20. üretim yılı töreni için geldiği İstanbul’da yaptığı şu açıklama niye; “Honda Türkiye, Avrupa’nın parlayan yıldızı haline geldi. 50 bin adet olan üretimimizi 100 bin adede kadar artırabileceğimize inanıyorum.” 

Daha 2 yıl bile geçmedi bu açıklamanın üzerinden. 

Bu sözleri bugünkü pencereden ‘artık her şeyin ne kadar hızlı değiştiğinin göstergesi’ olarak okuyabiliriz. 

Yani kararların birçok sektöre göre nispeten daha yavaş alındığı otomotivde bile… 

Yeni dönem ticaret savaşları daha çok su kaldıracak, daha çok kararlar aldıracak gibi görünüyor. 

Son karar ile birlikte Türkiye’de otomobil üreten marka sayısı 4’e düşecek.  

1999 yılında ticariye yoğunlaşmak için otomobil üretimini bitiren Ford ve 2000 yılında İzmir’deki fabrikasını kapatan Opel’den sonra şimdi de Honda… 

Bu arada montaj fabrikasını kapatan Opel’i o dönemde ne kadar çok konuşmuştuk. 

Bugün ise en fazla konuşan her şeye rağmen sadece basın oldu. 

O da geleneksel Japon ketumluğu yüzünden bir hafta sürebildi.

Konu ‘bekleyelim görelim’ ekseninde tıkandı kaldı… 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.