Otomotivde tarihi dönem
Otomotiv tarihinde son 10 yıl, gelecek dönemlerde özel bir bölüm olarak incelenecektir mutlaka…
Global endüstride çok ciddi bir dönüşümün başladığı bir dönem olarak.
Aslında bu 10 yılın en tarihi olan kısmının son 5 yıla sığdığı, tarihi gelişmelerin halen devam ettiği ve edeceğinin de çok açık olduğu ortada…
Otomobillerden çok otomotivin konuşulduğu bir dönem bu… Bir modelin tüketiciyle buluştuğu halinden çok daha fazlası, modelin üretim sürecinde konuşuluyor artık.
Star olan otomobiller değil, üretim yöntemleri, teknolojiler ve giderek daha fazla siyasetle şekillenen (verecek olan) ekonomik yaklaşımlar.
Siyaset demişken bakınız: Ticaret savaşları, gümrük vergileri, Brexit vs.
Kahvehane diliyle söyleyelim: Otomotivde kartların yeniden dağıtıldığı bir dönem (!)…
Bu kez otomotivde karşılığı var bu cümlenin.
Geçen 10 yıl; aynı zamanda dizelin dünyası karardığı dönem oldu. Elektrikli otomobillerin önlenemez yükselişi başladı. Çevreci yaklaşımlar hiç olmadığı kadar daha fazla konuşulmaya başlandı.
Avrupa Parlamentosu’nun karbondioksit emisyon standartları ile kararları otomotiv endüstrisinin üzerinde Demokles’in Kılıcı gibi sallanıyor.
En önemlisi de markalar arasında, 90’lı yılların sonlarına ve 2000’li yılların başlarına damgasını vuran satın alma ve birleşme furyasına benzeyen bir yola doğru hızla giriliyor. Bu furyayı tanımlayan en net pozisyon birleşme ve satın almadan çok ‘gruplar-markalar arasında devasa işbirlikleri’ olacaktır. Her birinin zayıf olduğu alan ve yerlerdeki açıklarını ‘karşılıklı’ kapatmak üzere…
En büyük ortaklıklardan biri daha masada!
Yani olmayan bir yerli otomobil üzerinde otomotivin toplam tarihinden bile çok gevezelik yapmaya benzemiyor bu işler.
Bir de olsa otomotiv tarihini yeniden yazacağız herhalde (!)…
O değil de, neredeyse 10 yılı bulan bu yerli otomobil üretildi-üretilecek söylemlerinden bir vatandaş olarak ciddi şekilde rencide olmaya başladım…
Halbuki işin bu kısmı, bu ülkenin birikimlerine göre 10 yıl konuşacak kadar zor değil…