En nitelikli kadrolar otomotivde

Belma Toprak bu hafta vergiler üzerine yazdı.

Hep ısrarla savunurum…

Türkiye’de sektörler karşılaştırıldığında patron, profesyonel, beyaz yaka, mavi yaka, gri yaka ve bilumum ne kadar renkte yaka varsa; en nitelikli kadroların otomotiv sektöründe olduğu kanısındayım…

Sektörün son 15 yıllık performansı da bunu teyid ediyor zaten.

Bu ‘nitelikli’ kadrolar, sektörün ve otomobil müşterilerinin kamu tarafından hep ‘kümesteki kazlar’ olarak görülmesine rağmen; üretimden satışa, servise kadar genellikle ‘nitelikli’ işler ortaya koymuşlardır.

Ve genellikle de tek sesli olmuşlardır.

Çünkü ‘araç’ satmak sektörün tüm sacayaklarının ortak noktasıdır.

Gerçi içinde bulunduğumuz bu garip yılda, bu tek seslilik biraz kayboldu; çıkar çakışması, çıkar çatışmasına doğru hafiften bir eğim kazandı…

Türk otomotivindeki yüksek iç performans da vergi yüküne rağmen sağlandı.

Otomotiv üzerindeki vergi yükünün yüksekliği tartışılmaz bir konu. Sonrasındaki MTV, kasko, trafik sigortası, muayene masraflarını, hatta trafik cezalarını saymıyorum bile. Otomotiv üzerindeki vergi yükü ve fiyat artışları birçokları için alımları erteleten, hatta iptal ettiren olgular haline dönüşmüş durumda. Buna hiçbir itirazımız yok.

Tüketici alım yapamazsa satıcı ayakta kalmakta zorlanır, evet, bu da doğru.

Ancak bir gerçek var ki, otomotivdeki yükler ezici ağırlıklı hep tüketici tarafından karşılanan yükler… Yani kümesteki kazlar büyük ölçüde tüketicidir. Kabul etmek lazım ki, her türlü zorlukta piyasanın arz tarafı kendini döndürüyor döndürebildiği ölçüde. Bunu da büyük ölçüde tüketicinin hiçbir zaman sıfırlamadığı talep sayesinde yapıyor… Yani istenen sayıda olmasa da, bu yükleri yüklenecek tüketiciler oluyor hep.

Burada bir parantez açarsam: Hani hep sadece iyimser gelişmeler (o da hafif iyimserlik oluşturması gereken gelişmeler) olduğunda, fazlasıyla iyimser öngörü açıklamaları yapılıyor ya… Merkez Bankası’nın faiz indirimi haberlerine bile öylesine iyimser beklentili açıklamalar yapılıyor ki, bir puanlık kalıcı ÖTV indirimi olsa nasıl açıklamalar yapılacak acaba? Yok yok merak etmiyorum aslında, biliyorum ne olacağını.

Otomotiv pazarındaki toparlanmanın sadece faiz düşüşüne bağlı olduğu düşünülüyor. Doğrudur, çok önemlidir. Ama bu, sadece ve sadece toparlanma olur, düzelme değil… Aspirin tedavisinden başka anlamı yoktur… Çünkü üzerinde bulunduğumuz zeminin bir ay sonra hangi faiz oranını dikte edeceğini öngörmek zor. O zaman kötü gelişmelerde susup, bir sonraki faiz indiriminde de yaparsınız iyimser açıklamalarınızı. Zamanında söylenmeyen her söz, sonrasında söylendiğinde suya yazı yazmak gibidir…

Neyse, parantezi kapatıyorum burada.

Şimdi biraz şeytanın avukatlığını yapacağım izninizle…

Sektöre çıkıp dense ki;

“Türkiye Otomotiv Tanıtım ve Geliştirme Ajansı’nı kuruyoruz. Üretici (zarar da etsen) sen cirodan şu kadar, yetkili satıcı sen şu kadar, ikinci el satıcısı vs sen şu kadarını her ay katkı payı olarak vereceksin.”

‘Hadi canım’ demeyin.

Bunu turizmciler harfiyen yaşıyor şu anda.

Hem de farklı başlıklardaki iki ayrı yasayla…

Birini ödemeye başladılar.

Diğer yasa da yolda…

 

Cevap bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.