Depremden kurtuldunuz diyelim… Ama öyle bir telaşla evden çıktınız ki yanınızda pijamalarınızdan başka bir şey yok. Kapıda arabanız var ve o da depremden şans eseri kurtuldu diyelim yine… Ama o telaş ve şok içinde arabayı mı, arabanın anahtarını mı düşüneceksiniz?
Geri dönüp evden alma şansı da hiç yok. Nasıl olsun ki! En azından geceyi içinde geçirme planınız sadece düşüncede kalıyor ya da araca zarar vererek içeri girebiliyorsunuz… Binlerce depremzedenin son depremde yaşadığı gibi…
Empatisi bile yapılamıyormuş bazı durumların…
Geçen hafta Otomotiv Sanayii Derneği’nin Genel Kurul toplantısında Başkan Cengiz Eroldu dile getirince fark ettim. Eroldu, araçlarda bağlanabilirlik teknolojilerinin yaygınlaştırılmasının önemine dikkat çekerken, otomobillerde bu dönüşümün sağlanmasının şart olduğunu kaydediyor…
Deprem bölgesindeki araçlarla bu tip teknolojiklerin eksikliğinden kaynaklı sıkıntılar da fazlasıyla yaşanmış. Plaka kayıtları üzerinde üretilen binlerce araba anahtarı deprem bölgesine sevk edilmiş. Elbette bu da epey bir zaman kaybı. Oysa ki araçlara teknolojik açıdan uzaktan erişim imkanı olabilseydi, merkezi bir sistemde araç kapı ve bagajlarının açma-kilitleme imkanı sağlanabilecekti…
Konuyu çok iyi biliyormuş gibi yapmayacağım. Bazen ‘lüks’ gibi görünen bazı teknolojik özelliklerin ne kadar önemde olduğunu biliyorum. Lüks deyince ses sistemi veya aracın içinin disko topu gibi renkten rende girmesi vs bahsetmiyorum. Hayati durumlarda kullanılabilecek teknolojiler söz konusu olan.
Türkiye’de maalesef otomobillerde sunulan teknoloji ekipmanı içinde seçim yapmayı bırakın, bozulan arz-talep dengesi yüzünden her iki tarafın sağlıklı piyasa koşullarında buluşma imkanı neredeyse kalmadı gibi…
Parası olan ne fiyattan bulursa alıyor.
Parası yetmeyen artık araç alma planları bile yapmıyor.
Ve bu ikisi arasındaki makas da giderek ‘kapanamayacak ölçüde’ açılıyor…
